Bölüm 8

8 dk
1,509 kelime
Ücretsiz Bölüm

Bölüm 8
Bar, Kozuki’nin patlamasından sonra bir mezarlık kadar sessizdi. Herkesin gözleri ekrana kilitlenmiş, nefes almak bile bir anlığına unutulmuştu. Kozuki’nin bedeni paramparça olurken, sadece sessizlik kalmıştı geriye. O sessizlik, ölümü taşıyan bir tabut gibiydi.
Kisaragi, bardak elinden düşürdü. Cam şangırtısı barda yankılandı ama kimse kıpırdamadı.
“NE OLUYOR LAN AMINA KOYİM!” diye haykırdı.
Sesi, barın çatlaşık duvarlarından sekti. Ama cevap veren yoktu. Miyamoto, ekrana bomboş gözlerle bakıyordu. Sol gözünden tek bir damla yaş süzüldü. Elindeki bardaktaki içki kıpırdamıyordu bile.
Haruki, nefesi kesilmiş gibi ileri atıldı. “IRVA NE YAPIYOR ORADA? BU BİR TUZAK MIYDI?!”
Ekrandaki Irva’nın yüzü ölü gibiydi. Ağzı aralık, gözleri donuk. Kozuki’nin ciğerlerinden akan kana bakıyordu. Ne bir kelime, ne bir harekett…
Kisaragi, bir anda sahneye ışınlandı. Irva’ya yaklaştı, elini uzattı İrvanın elinden tutup ”GİTMELİYİZ” dedi.
Ama Irva’nın cevabı sert oldu. Gözyaşlarıyla bir tokat savurdu. Ardından bir kelime etmeden, parlayan ışıklar arasında kayboldu. Geriye sadece gözlerinden akan acı kaldı.
Sahnede siyahi, keçi sakallı adam hala gülüyordu. Herkes ölümle burun burunayken, o gövdesinden taşan bir huzurla etrafı izliyordu.
Kisaragi geri döndü. Yüzünün solgunluğu, ekrandaki ışıkla daha da artmıştı.
Televizyonda dünya görüntülerine geçildi. Kaos her yeri sarmıştı. Sokaklar yanan şehirlerle doluydu. Bombalar, yağmur gibi düyüyordu. Haritalardan birer birer ülkeler siliniyordu. Haber spikerlerinin sesi birbirine karışıyordu:
“KOZUKİ NEDEN ÖLDÜ?!””BU BİR SAVAŞ MIYDI?!”
Genç bir adamın belirdi. Kontrolsüzce ışınlanıyordu. Her bir saniyede yeni bir yere gidiyordu, ama vücudu bu hıza dayanamıyordu. Derisi yanıyor, gözleri ışıktan kor olmaya başlıyordu. Son gördüğü, güneşti. Ve patlama.
Barda tekrar sessizlik.
Haruki, koltuğundan doğruldu. Bağırdı:
“BU BİR DELİLİK! IRVA BİZİ SATTI!”
Kisaragi, sert bir adımla yaklaştı: “SUS LAN!”
Miyamoto yavaşça ayağa kalktı. Ses tonu yorgun, ama sertti:
“KESİN SESİNİZ. BAĞIRMAK HİÇBİR BOKA YARAMIYOR. HEPİMİZ ÖLECEĞİZ.”
Haruki’nin sesi titredi: “Başından beri Irva’ya güvenmemeliydik.”
Kisaragi, öfkeyle yaklaştı. Gözleri doluydu ama sesini bastırıyordu:
Kisaragi yürüyerek yaklaşır. Öfkelidir, sesi titriyor: “HİÇBİR ŞEY BİLMİYORSUN.”
Haruki: “GÖRMÜYOR MUSUN OLANLARI?!”
Kisaragi susar. Sessizce: “hiç bir bok bilmiyorsunuz…”
Haruki birden durur. Gözleri doludur. Kisaragi’ye sarılır: “üzgünüm herşey çok üst üste geldi
Tam o an, Kisaragi bir şey hisseder. Geriye döndüğünde, karşısında yüzü karanlıkta kalan biri belirir. Bir anda Haruki’yi iter. Miyamoto Haruki’yi yakalar.
Karşılarındaki, başkandı.
Başkan, Kisaragi’nin kafasını bara vurmak üzereyken, Kisaragi son anda öne atılır. Tam başkana vuracakken mermi yer. Yere düşer, Kan kusmaktadır.
Bir askerle birlikte gelen başkan, gülümseyerek “Diğerlerini boşver. Zaten ölecekler.” der
Kisaragi yere kanlar içinde yığılırken fısıldar: “Bu… Farklı… Kaçın…”
Kan öksürür. Miyamoto sessizce ışınlanır.
Kisaragi gülümser ve alaycı bir şekilde elbet ölüceksin.. der ve yavaşça gözleri kapanır. Gözleri kapanırken gördüğü tek şey irvadır.
Başkan, askere: “Götür şu pisliği.”
Götürüldükten sonra Flash Belly bulunur. Başkan yere atar. Ayağıyla ezer: “Bunu kimse ele geçirmemeli.”
Tepede, Haruki ve Miyamoto bir aradadır. Güneş vardır ama hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Haruki: “Ne yapıyorsun sen? Kardeşimizi kurtarsana!”
Miyamoto: “O mermi… normal değildi. Hissedemedi bile.”
Haruki başını öne eğer. Miyamoto: “Daha güçlü olmalısın.”
Zamanında kendi hatam yüzünden kardeşimle annemi, babamı kaybettim.
Kozuki onlarla konuşmuyor olsa da kardeşimizin ölümü ile birlikte benden tamamen nefret etmişti, uzun süre konuşmayı bırak yüzüme bakmamıştı bile. Beni aradığında uzun süre konuştuk ve sesi mutlu geliyordu. Konuşmasak da televizyonda günlerce ana haber olarak yayınlandı her şeyi izliyordum değişimini, kendini kandırmasını bu Kozuki eski Kozuki değildi…
O benim kardeşimdi ama artık tanımıyordum.
Üç yıl sonra ilk kez burada buluşmuştuk.
Sonrasını sen de biliyorsun…
HARUKI gözyaşları içinde dinliyordur.
Miyamoto gülümseyerek Harukiyi hafifçe iter ve sakin ol geçti artık der
Haruki gözyaşları içinde: Ondan ağlamıyorum, tüm eşyalarım barda kaldı ve oraya geri dönemem.
Miyamoto omzunu dostane bir şekilde sıvazlar: Artık sadece ikimiz kaldık, dostum.
Haruki güler: “Bugün harbi acayip bir gündü ya.”
Miyamoto: “Eski günlerin hatrına biraz eğlenmek ister misin?”
Haruki heyecanla kullanmak istediğini söyler ve devam eder: Hayatımda görmediğim yerlere gitmek… Kadınlarla takılmak… Hawaii…
Haruki hayal eder. Kahkahalar atar. Miyamoto: “Her şey güzel olacak.”
Miyamoto Haruki ayaktadırlar, Miyamoto Harukiye’ye nasıl kullanacağını öğretmeye çalışır
Haruki odaklanmaya çalışır ama başaramaz, dengesini kaybedip Yüzüstü yere kapaklanır.
Miyamoto sessizce yaklaşır ve Kozuki’nin ona bir zamanlar söylediklerini Haruki’ye aktarır.
“Nefesin bedeninde nerede sıkışıyor? Orayı rahatlat. Tanrılığın rüzgarıyla hareket et.”
Birden harukinin ayakları yerden kelirir sinirlerini, kaslarını ilk defa hisseder. Artık tadını biliyordur.
Ve Haruki kaybolur. Miyamoto etrafa bakar. Haruki yoktur.
Birden uzak bir çatıdan bağırır
“HEEEY MIYAMOTOO!! Tam olarak nasıl duruyo bu lan?!”
Miyamoto İçinde buruk bir acıyla: “Şu haline bak. Seni böyle görmek beni üzüyor Haruki.”
Haruki çatıdan geri döner. Saçları dağılmış, tokası yok. Omuzlarından dökülen saçları ilk kez açık.
Kisaragi burada olsaydı… birlikte oynardık. Gülüp kafama dökerdi.
Gülmeye başlar. Fotoğraflarda hep kalıyorlardı ya!… keşke fotograf çekseydik…
Gökyüzüne bakar: “Acaba uzaya çıkmak nasıl olur? Başkaları var mıdır?”
Miyamoto: “Saçmalama. Seni de kaybetmek istemiyorum.”
Haruki: “Korkma. Hiçbir şey olmaz.”
Ve söz dinlemeden uzaya gider. Haruki uzaydadır. Arkasındaki güneş derisini kabartır, elleri yanar ve hiç bir şekilde hareket edemez
İçinden Yalnız ölmek… çok acı… Ama artık korkmuyorum. Sadece… yanınıza geliyorum. diye geçirir
Ve koca uzay boşluğunda sessizce patlayarak yok olur
Miyamoto öylece duruyordu. Haruki’nin son parıltısı, bir yıldız gibi gökyüzünde sönerken… o hâlâ gözünü kırpmadan yukarı bakıyordu. Haruki’nin patlamasından sonra geriye tek bir ses bile kalmamıştı. Bit umut gelmesini bekliyordu.
Bir anlık kahkaha patladı Miyamoto’dan. Sesi tizdi. İçinde acı, öfke, korku yoktu. Sanki bir çan çalmış, yankısı bir metal levhaya çarpmış gibi… boş, inorganik, tanımsız. Gözleri dolu gibi, ama damla yoktu. Yüzünde bir ifade vardı ama hangi duyguyu temsil ettiğini o bile bilmiyordu. Dudakları seğirdi. Parmakları titredi.
“Gerizekalı,” dedi sessizce. Ama sesi kendi kulaklarına bile ulaşmadı.
Gözlerini göğe dikti. Orada bir şey görmek istermiş gibi baktı. Ama Haruki yoktu. Kozuki yoktu. Ailesi yoktu. Kisaragi yoktu. Hiçbir şey yoktu.
“Hiçbir şey…” diye mırıldandı içinden.
Hiçbir şey kalmamıştı. Sanki yıllardır inşa ettiği tüm anılar, ilişkiler, öfkeler, pişmanlıklar —hepsi bir anda, tek bir ışık patlamasında yok olmuştu. Şimdi ne yaparsa yapsın, hangi yöne giderse gitsin, hiçbir anlamı kalmamıştı. Artık hiçbir yere varmıyordu yollar.
Bankta otururken ellerini cebine soktu. Ayağa kalkıcak gücü bulamıyordu, İçinde ayakta kalan hiçbir şey kalmamıştı. Ruhu bile kolunu kaldırmaya direnç göstermiyordu.
Rüzgar sonunda kendini yeniden hatırlattı. Sanki dünyanın sesleri yavaş yavaş geri dönüyordu. Ama Miyamoto için hâlâ her şey sessizdi. Haruki’nin az önce ışıldadığı gökyüzüne son bir kez daha baktı. Dudaklarını araladı. Ama konuşmadı. Artık kime ne söyleyebilirdi ki?
Kozuki gitti.
Kisaragi gitti.
Haruki… o da artık gitmişti.
Ve ben hâlâ buradayım. diye düşündü içinden
BHıçkırmak ister gibiydi ama ağlayamadı. Artık ağlayacak bir kalbi kalmamış gibiydi.
Sessizce başını eğdi. Gölgesi, yıkık bir adamın siluetiydi. Üzerinden geçen bulutlar bile artık onu fark etmiyordu. Sanki dünya bile onu unutmaktaydı.
Ve durmayacak bir kahkaha atmaya başlamıştı…

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

0 yanıt
Beğenim
0
Sinir Bozucu
0
Mükemmel
0
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!