Bölüm 10
Bölüm 10
Hikaye bir yıl öncesiyle açılır. Koichi dizlerinin üstünde, kızına sımsıkı sarılmış, onu bırakmak istemese de güçlü durmaya çalışıyordur. Gözlerinden süzülen yaşlarla kızına sarılırken, eşi arkada, küçük erkek çocuklarını kucağında tutmaktadır. Koichi, kızının alnından öper, ayağa kalkar ve eşine yaklaşır. Sonra da iki yaşındaki bebeğinin başını okşar, alnından nazikçe öper.
Arkadaki kız, çaresizlikle babasına sarılırken, Koichi’nin gözlerinden yaşlar süzülür. Eşi, Koichi’nin yanaklarındaki yaşları siler. Sessizdirler; ama kalpleri yüzlerce kelime fısıldamaktadır.
Kadın, bebeği yere indirip tüm gücüyle Koichi’nin boynuna sarılır. Onun boynundaki kokuyu derin derin içine çeker. Ama gözleri, gitmesi gerektiğini bilmenin acısıyla parlar. Koichi’nin bedeninden gelen sertlik, orada daha fazla kalamayacağını anlatır gibidir.
Koichi bavulunu alır. Kızı, tekrar sarılır ona. Şaşırtan bir hızla, hıçkırıklar arasında “Baba gitme…” diye titreyen sesi duyulur. Koichi, kızının yanağını okşar, eşine bakar, ardından kızına bir daha dönerek: “Söz, geri geleceğim,” der. Onu tekrar öper ve uzaklaşır.
Arabaya binip hareket ettiğinde camdan bağırır: “SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM!”
—
Yolculuk boyunca sessizlik vardı. Araba, söylenen yere ulaştığında Koichi’yi bir başka aracın aldığını görürüz. Arabanın içi, orijinal deriden yapılmış koltuklarla kaplı. Çok rahattır; Koichi hayatında böylesini görmemiştir. Ama camlar tamamen karanlıktır. Dışarıyı göremez. Tek istediği, vaktin geçip yolculuğun bitmesidir.
Araç durduğunda, boş bir ovadadırlar. Koichi, çekingenlikle:
“Doğru yere geldiğimizden emin misiniz?” diye sorar.
Güvenlikler cevap vermez. Koichi, cep defterine yazar:
“İlk günüm. Buradaki güvenlikler çok sıkıcı, fazla sessizler. Rei’nin turuncu saçlarını şimdiden çok özledim.”
Aniden, toprağın altından bir asansör yükseldi. Gözle görülmesi neredeyse imkansızdı. Koichi, aşağıya inmeye başladı. Yaklaşık 200 metre derinlikteydi. Aşağıda onlarca beyaz önlüklü bilim insanı vardı. 500 metrelik dev bir kompleksin içinde insanlar sürekli hareket halindeydi.
Koichi, heyecanla etrafına bakınır. Her yer bembeyaz. Derin bir nefes alır. Bir anda nefesindeki bir tıkanıklıkla irkilir. İçinde hissettiği bu koku hastane havasıdır. Defterine hemen not eder:
“Hastane gibi kokuyor. Ben burada nasıl dayanacağım?”
Güvenliklerden biri, ilk kez konuşur: “Hadi.”
Koichi, sesin kalınlığına şaşırır: “Oha…”
Güvenlik ona bakar. Koichi hemen toparlanır: “Bir şey demedim,” der ve gülümser.
Beyaz koridorların arasında ilerlerler. Cam duvarlı, gösterişli bir odanın önünde dururlar. Koichi, heyecanla etrafa bakmaktadır. Kapıyı çalarlar. İçeriden gelen enerjik ses, yaşlı birine ait olmamalıydı. Ama kapının sağ köşeşinde “Müdür” yazıyordur. Koichi’nin aklı karışır.
Bir anda kapı açılır ve Koichi içeri girer. Kapı hemen kapanır.
Koichi’nin karşısında, Mavi saçları afrika örgüsü, keçi sakallı, enerjik biri vardı. Yaşlı ve olgun biri beklerken karşısına genç biri çıkmıştı.
“Gel gel, rahat ol,” dedi adam. İsimlikte: **Yousuke Tomaru** yazıyordu.
Koichi afallamış bir halde: “Yousuke bey?”
Adam gülümseyerek ayağını masanın üstüne koydu: “Yok be, babam kendisi. O gelene kadar rahatına bak.”
Koichi bir anlığına rahatlar. Koltuğa oturur. Ne diyeceğini bilemez. Adam gofret yerken konuşmaya çalışır ama ağzı doludur, söyledikleri anlaşılmaz. Koichi sadece havaya karışan gofret parçacıklarını görür. Yousuke, ağzını sildikten sonra:
“Ya pardon, ister misin?” der.
Koichi nazikçe reddeder. “Çok teşekkür ederim, almayayım.”
Yousuke soru sormaya devam eder: “Yol ne kadar sürdü?”
Koichi etrafa bakar, beyazlığa dalar. “Çıktığımda saat iki’ydi ama buraya geldikten sonra saate bakmama bile izin vermediler. Şu an saatin kaç olduğunu bilmiyorum.”
Sonra merakla sorar: “Burada her şey neden beyaz? Bütün her şey tek bir tondan oluşuyor.”
Yousuke güler. “Her şeyin gölgesini görebiliyor musun?”
Koichi etrafa bakar, her yer aynı tondadır tablo bile tamamen beyaza boyanmıştır. “Evet, görüyorum,” der şaşkın bir ifadeyle.
Yousuke: “Herkes birbiriyle aynı gözükse de, her birinin arkasında farklı bir geçmiş yatar.”
Koichi etkilenir. “Oha be, harbiden baya mantıklıymış,” der. Ama hiç birşey anlamadığı gözlerinden belli oluyordur
Biraz rahatlayınca bir gofret alır. Isırırken sorar: “Bu arada, senin baban ne zaman gelir?”
Yousuke birden ciddileşir. “Yousuke Tomaru benim.”
Koichi gofreti yutamaz, stresle boğazında toz gibi dağılır. Yousuke kahkaha atar.
Koichi: “Dur… Ne? Gerçekten mi?”
Yousuke: “Seni sevdim Koichi. Burada iyi anlaşacak gibiyiz,” der.
Yousuke ayağa kalkar. “Gel, sana odanı göstereyim. Temizlik daha yeni bitmiş.”
Yavaş yavaş yürürler. Yousuke sürekli konuşur. Koichi onu sempatik bulur. Defterini çıkarır, yazar:
“Yousuke çok konuşuyor ama bunu sevdim.”
Yousuke deftere bakar. Koichi fark edince panikleyip yere düşer. Yousuke gülümseyerek elini uzatır: “Çok konuşuyorum ha?”
Koichi hala utangaç. Ama bir yandan da bu yeri yöneten kişinin, onunla yürüyen bu kişi olduğuna inanamıyor. Hayranlıkla yanında yürümeye başlar.
Yousuke bir anda durur: “Heh, geldik.”
Koichi, kapının ardındaki büyük odayı görünce şaşırır. Yurika’yla odamız bile bu kadar büyük değildi diye iç geçirir
Yousuke kapıyı açar. Koichi içeri girer. Tertemiz odanın içi, huzurludur.
“Hadi, odana yerleş. Uzun süre burada kalacaksın,” der. Gülerek kapıyı kapatır.
Yousuke gülerek uzaklaşırken karşısına bir adam çıkar. adam yaklaştıkça görüntüsü belli olmaktadır gördüğü kişi başkandır başkanı görünce Yousuke’nin gülüşü söner.
Adam, somurtkan bir ifadeyle: “O çocukla fazla yakınsın. İşçilerle arkadaş olmayacaksın dememiştim sana.”
Yousuke, sert bir bakışla: “Yanlış hatırlamıyorsam burayı ben yönetiyorum. Kiminle konuşacağıma kendim karar veririm, baba.”der Ve arkasını dönerek yürümeye devam eder.
Yorumlar
(0)Bölüm Nasıldı?
Yorum yapmak için lütfen giriş yapın.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!