Bölüm 16
Bölüm 16
Her şey sistemin istediği gibi ilerlemeye devam ediyordu. İnsanlar, gündelik olarak deneyler için kullanılıyor; az yemek, zor şartlar ve zifiri karanlık odalar içinde, bedenleri için hiçbir anlam taşmayan süreleri bekliyorlardı. Koichi’nin içi yansa da, tek başına bu düzeni değiştirecek güce sahip değildi. Eskiden Yousuke ile birlikte yapabildikleri şeyleri artık tek başına yapmak zorundaydı. Üssüdeki insanlar, Yousuke’nin ölümüyle ilgili fısıltılar yayıyor, Koichi’nin neden hala burada olduğunu sorguluyorlardı.
Etrafta tanıdığı kimse kalmamıştı. Herkes birer sistem tarafından öldürülmüştü. Yeniler ise sürekli verilen emirleri yerine getiriyor, sorgulamadan yaşıyorlardı. Yousuke gibi bir dostu artık yoktu. Koichi’yi dışarı çıkartamaz, ailesinden haber almasını sağlayamazdı.
Bir gece, yine evraklarla uğraşırken saate baktı. Tarih: 12 Ekim. Saat 23.00. Gözleri yorgunluktan kısılıyordu. Canı sıkılmıştı. Beyaz kaplı duvarlara baktı, yavaş yavaş ayak izleriyle kirlenmeye başlayan zeminlere. İçinden bir fısıltı koptu: “Yousuke…”
Koridorlardan geçerek kamera odasına vardı. Büyük ekranlarda her bir odayı teker teker izlemeye başladı. Ölmüş bir adamın bedenini gördü. “Muhtemelen saatler önce ölmüş… sirenler çalmamış,” diye geçirdi içinden. Ardından kavga eden iki kişiyi gördü. Umursamadan derin bir iç çekti ve kameraları İzou’nun odasına çevirdi.
Oda boştu.
Eli ayağı titremeye başladı. “Yoksa… küçük kızı… öldürdüler mi?” Hemen koşarak aşağıya inmeye koyuldu. Merdivenleri inerken zihninde binlerce senaryo dönüp duruyordu. “Belki.., ya da… ya da…”
Odasına ulaştı. Kapının açılmasını beklerken nefesi kesiliyordu. Nefes alıp veremiyor, dizlerinin üstüne çökecek kadar halsiz hissediyordu. Kapı açıldı. Koichi hızla içeri girdi. Ama oda… boştu. Her köşeye, her yerine baktı. Hiç kimse yoktu. Panik halde Kisaragi’nin odasına koştu.
Kapı açıldı. Kisaragi duvara yaslanmış bir halde oturuyordu. “Selam dostum,” dedi sakince. Koichi gözyaşları içinde bağırdı:
“DOSTUM, İZOU YOK!”
Sesi titriyordu. Gözlerinden akan yaşlar dizlerine damlıyordu. Kisaragi, Koichi’nin halini görünce ona sarıldı. “Tamam dostum, otur…”
Ona kendi suyundan verdi. Koichi, kelimeleri birbirine karıştırarak nefes nefese bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama anlaşılmıyordu. Kisaragi, gülümseyerek, “Geçti dostum. İzou sadece tedavi için götürülmüştür. Eminim iyidir,” diyerek onu yatıştırmaya çalıştı.
Koichi, “İyi midir?” diye sordu, gözlerinin ta derinliğinden. Kisaragi omzuna vurdu, “Elbet iyidir. Odana git, biraz uyu. Yarın daha net bakarsın.”
Koichi başıyla onayladı. “Haklısın dostum… seni de rahatsız ettim… Size iyi eğlenceler.”
“Görüşürüz dostum,” dedi Kisaragi, gülümseyerek. Koichi yavaşça odasına döndü. Ama o gece uyuyamadı.
Yedek tuttuğu bir flashbellekte uzun uzun notlar yazmaya başladı. Ekranda ne yazdığı görülmese de parmaklarının titremesinden yazdığı her kelimenin bir yara gibi aktığı anlaşılıyordu.
Sabah oldu. 13 Ekim. Saat 08.00.
Koichi, yorgun, mor gözleri ve dağılmış beyaz saçlarıyla yemekhaneye doğru yürür. Adımları yavaş, bedeni ağır. Eline bir tabak alır; ancak tek lokma yemez. Sessizce oturur, zaman geçer. Çıkış saati geldiğinde yemeğini doğrudan çöpe atar. Ardından Nullum odalarını izleyebildikleri gözlem alanına doğru yönelir.
Yanındaki adama yaklaşır, şu soruyu sorar:
“Buradaki küçük kız çocuğuna ne oldu?”
Adam alaycı bir kahkaha atarak cevap verir:
“Ne bileyim ben? Ölmüştür o da. Zaten buradaki yaratıkların hepsi ölmeyi hak ediyor.”
Koichi cevap vermez. Sessizce cep defterini çıkarır ve yazar:
Artık buradakilere tahammülüm kalmadı. Hepsi gerçekle tanışmalı.
Sadece oturur. Kapanış saati geldiğinde herkes odalarına çekilirken o, elinde bir fenerle Nullum odalarına doğru iner. Beyaz ışık, yüzüne ve saçlarına yansır.
Kisaragi’nin odasına geldiğinde, Kisaragi duvara yaslanmış oturuyordur. Gülümseyerek seslenir:
“Selam dostum…”
Birkaç dakikalık zaman atlar.
Kisaragi, acı tatlı bir ifadeyle:
“Demek burayı içten yok edeceksin ha?”
Koichi kararlıdır:
“Artık hiçbir şeyim kalmadı. Tek yapabileceğim, yozlaşmış bu yeri ortadan kaldırmak. Yousuke’nin, Izou’nun adaletini sağlamam gerek. Bunu hepimiz için yapacağım.”
Koichi gururlu bir ifadeyle Kisaragi’ye bakar ve odadan çıkarken “Kendinize dikkat edin” der
Sistem odasına gelir. Etraf ekranlar ve kontrol panelleriyle doludur.
FLASHBACK:
Yousuke ile Koichi sistem odasındalar. Yousuke ciddi bir ses tonuyla açıklar:
“Eğer burası bir gün berbat bir hale gelirse, kartını buraya okut. Açılan paneldeki büyük düğmeye bas. Bu, tüm odaları kilitler ve içeriden patlatır.”
Koichi gözlerini büyütür:
Patlamalar esnasında, Koichi’nin silkerek:
“Korkma. Tüm yapı dışarıdan nullum’la kaplanmış durumda. Dışarıdan ya da içeriden kimse zarar görmez.”
Günümüze geri döneriz. Koichi kartını okutur. Panel açılır. Karşısında büyük kırmızı bir buton belirir. Koichi derin bir nefes alır, tüm gücüyle butona basar.
Patlamalar başlar. 700 metrelik alan, zincirleme şekilde içeriden infilak eder.
Patlamalar esnasında, Koichi’nin akşam boyunca yazdığı yazılar duyulur
“Bugün… 13 Ekim 2025.
Bunu okuyan kişi, kim olursan ol…
Bunu yüz yıllar sonra da okuyor olabilirsin.
Belki insanlık çoktan çöktü.
Belki hâlâ buradasınız ve neden çöktüğünüzü merak ediyorsunuz.
İşte cevabı burada.
Biz, adına “medeniyet” dediğimiz bu yapıyı yavaşça kendi ellerimizle parçaladık.
Adaletin ne olduğunu unuttuk.
İnsan olmanın ne demek olduğunu unuttuk.
Ve sonra her şeyi bilimle süsledik.
Veriyle akladık.
Sayılarla sakladık.
Ama en çok unuttuğumuz şey…
Sesini çıkaramayanların ölürken ne hissettiğiydi.
Siz Eden’i kurtuluş sandınız.
Ama bu… bir çöplük.
Yüzyıllardır biriken kanın üstünü örten dijital bir perde.
Küçük çocukların bedenleri üzerinde yürüyen bir ilerleme masalı.
Bu gelecek, çocuk cesetleriyle dolu bir tüneldi…
Ve biz…
O tünelin sonuna ışık koymayı unuttuk.
Hayır.
Unutmadık.
Vazgeçtik.
Çünkü ışık pahalıydı.
Adına hükûmet dediler.
Sistem dediler.
Ama gerçekte neydi biliyor musun?
Birkaç adamın korkularını kanunlara dönüştürmesi.
Korktuklarını hapsetmeleri.
Anlamadıklarını yok etmeleri.
Ve biz de seyrettik.
Çünkü sandık ki susarsak kurtuluruz.
Ama herkesin sustuğu yerde…
devlet konuşmaya başlar.
Ve o zaman artık halk yoktur.
Sadece hedef vardır.
Şimdi artık yasa yok.
Sistem yok.
Siz yoksunuz.
Sahne, patlama anında Koichi’ye geri döner.
Koichi gözlerini kapatmış, son kez eşi ve çocuklarını düşünür. Ardından tek kelimeyle haykırır:
“Adalet benim!”
Sistem odası içeriden patlar.
Her şey sessizliğe gömülür.
Bir süre sonra Kisaragi’yi görürüz. Yerde yatmaktadır. Elleri başının altında, gülümser ve dediği şeye devam eder:
“sonrasında da İşte patlatmaya gitti…”
İç çekerek bileğindeki olmayan saate bakar:
“Bak, patlattı herhalde. Artık Kısa süre içinde buradaki hava da kesilir.”
Birden gözleri büyür ve ışıldar. Kafasını kaldırarak tatlı bir ses tonuyla fısıldar:
“Tatlım, sen beni buradan kurtaracaksın değil mi?”
Bacakların orada Irva vardır. Elini Kisaragi’nin bacaklarına hafifçe koyar. Gülümseyerek cevap verir:
“Kurtaracağım tatlım…”
Yorumlar
(0)Bölüm Nasıldı?
Yorum yapmak için lütfen giriş yapın.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!