Bölüm 1

6 dk
1,068 kelime
Ücretsiz Bölüm

Bölüm 1
Sabahın erken saatleriyle evin dışı sakin ve sessiz görünüyordu. İki katlı evlerinin önünde, garajın içinde duran gri sedanla her şey sıradan görünüyordu. İçeride ise kuzu hâlâ uyuyordu. Siyah, dalgalı saçları yastığın üstüne dökülmüştü. Uzun bıyıkları her nefesinde hafifçe kıpırdıyordu.
Kapı gıcırdayarak yavaşça aralandı. Yamato sessizce içeri süzüldü. Sarı ördekli pijamalarıyla, kaküllü kısa kumral saçlarıyla odaya adım attı. Yüzünde sadece bir çocuğun yapabileceği muzur bir sırıtış vardı. Tereddüt etmeden yatağa tırmandı ve babasının üstüne çıkıp hızla bıyıklarını çekti.
Kozuki panikle aniden doğruldu. Gözleri yarı kapalı, uykulu bir halde saat kaç diye homurdandı. Yamato kahkahalara boğuldu.
“Babamın bıyıkları çok komik!” dedi alaycı bir ses tonuyla.
Yan odadan Yurika’nın sesi duyuldu:
“Yamato! Babanla dalga geçme!”
Kozuki kaşlarını çatarak ciddi bir ifadeyle Yamato’ya döndü:
“Benim bıyığımla nasıl dalga geçersin ha?”
Yamato bir an durdu, sonra sırıtarak bıyıklarını tekrar çekiştirdi. Kozuki onu yakalamaya çalıştı ama ayağı battaniyeye dolandı. Dengesi bozuldu ve yatağın kenarına sırt üstü düştü.
Tam o sırada Yurika odaya girdi. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Eğilip Kozuki’nin alnına bir öpücük kondurdu.
Yatağın köşesinde otururken Yamato heyecanla Kozuki’nin ellerini tuttu:
“Hadi baba, bugün son gün! Çok heyecanlıyım!”
Kozuki hâlâ uykulu, dağınık bıyıklarıyla gözlerini ovuşturdu:
“Yine bir şey yemeden mi çıkacaksın sen? Önce bir şeyler yeseydik.”
Yamato enerjik bir şekilde:
“Yemem!” diye bağırdı.
Mutfak – SABAH
Aile, mutfağın minik ama sıcak köşesinde kahvaltı yapıyordu. Yamato heyecanla tabağındaki yemeği karıştırıyordu. Köpekleri Şuşu, masanın altında halsizce yatıyordu. Nefes alışı zayıf, gözleri yarı kapalıydı. Yemek kokusuna rağmen kımıldamıyordu.
Kozuki duvardaki saate baktı. Gözlerinde yorgun bir bakış vardı:
“Dün arabayı sen mi kullandın?”
Yurika tabağındaki yemeğe bakarak cevap verdi:
“Evet, işten dönüşte bir garip ses geldi. Buhar gibi bir şey çıktı.”
Kozuki kaşlarını çattı, çatalını bıraktı:
“Hadi ya, harbi mi?”
Kahvaltı sonrası garaja gittiler. Kozuki kaputu açtı. Sıcak hava ve duman yüzüne vurdu. Motoru çalıştırdı, ancak bir ses geldi ve aniden motor sustu. Kozuki sinirle kaputu kapattı.
Yamato, annesinin elini tutarak zıpladı:
“Otobüse binelim baba! Hani geçen binmiştik ya!”
Kozuki mırıldandı:
“Başka zaman uğraşırım şu külüstürle.”
Yurika da heyecanla:
“O zaman otobüsle gideriz, hem hep pikniğe gidecektik, değil mi babası?”
Kozuki hızlıca başını sallayarak onayladı.
Yamato, Şuşu’ya sarılarak:
“O da gelebilir mi?” diye sordu.
Yurika eğildi:
“Biliyorsun Yamato, Şuşu bu aralar hasta. Otobüse almazlar.”
Yamato önce üzüldü ama sonra tekrar umutla:
“İyileşirse gelir o zaman, değil mi?”
Yurika gülümsedi:
“Tabii ki de gelir.”
Kozuki saatine baktı. Güneş hâlâ tepede değildi. Derin bir iç çekişle:
“Okula daha çok var.”
Çıkmaları için beş dakika kalmıştı. Yurika uzaktan bağırdı:
“Hey tatlım! Çıkıyoruz!”
Ancak Kozuki’den ses gelmeyince odaya girdi. Kozuki’nin hâlâ uyuduğunu görünce, hiç acımadan karnına yumruk attı.
BAM!
Kozuki acıyla doğruldu:
“Tamam tamam! Kalktım!”
İç sesinden, yüzü kızarırken:
“Galiba artık beni istemiyor…”
Yurika da içinden:
“Acaba fazla mı sert oldum?”
Ama sonra kaşlarını çatarak, gözlerinden ateş saçarcasına:
“Bunu hak ettin, Kozuki.”
Otobüs yavaşça yaklaştı. Aile otobüse bindi. Oturacak yer yoktu. Üçü ayakta, birbirlerine sarılmışlardı.
Yamato neşeyle:
“Piknikte ne yapacağız? Top oynar mıyız?”
Kozuki, onu gıcık etmek istercesine:
“Sen istedin diye top oynamıyoruz.”
Yamato zıpladı:
“İstemedim ki!”
Kozuki iç sesinden:
“Bana geçmişi unutturduğunuz için… teşekkür ederim.”
Otobüs ilerlerken durağa biri bindi. Üzerinde kalın, mevsime uymayan bir palto vardı. Gözleri boştu. Yaz sıcağına rağmen zerre terlemiyordu. Dudaklarından anlaşılmaz kelimeler döküldü, yabancı bir dildeydi.
Yurika fısıldadı:
“Ne dedi o?”
Kozuki anlayamamış şekilde:
“Ha?”
Yamato korkmuştu. Adamın uzun, pis sakalları, dağınık saçları, çamur içindeki ayakkabıları vardı. Gözleri kısılmış, soluk ve sanki yıllardır yıkanmamıştı.
Yamato, annesine sıkıca sarıldı:
“Korkunç görünüyor…”
Bir anda adam paltosunu çıkardı. Gövdesi kablolarla sarılmış, her yerinde parlayan küçük ışıklar vardı. Göğsünde bomba kemerleri sarmalanmıştı. Kablolar damar gibi vücudunu sarmıştı. Aniden…
Büyük bir patlama yaşandı
Her şey sustu.
Kozuki, bir refleksle Yurika ve Yamato’yu kollarının arasına aldı. Vücudunu onların önüne siper etti.
Ama bir anda kendini, aynı pozisyonda, dışarıda buldu.
Otobüs gözlerinin önünde patladı.
Bir anda zaman durdu.
Alevler… duman… cam parçaları havaya savrulmuştu. Parçalanmış sırt çantaları, çığlıklar, paramparça kol ve bacaklar…
Küçük bir ayakkabı… tek başına bir yere fırlamıştı.
Kozuki nefes alamıyordu. Yere çöktü. Gözleri büyümüş, dudakları aralanmıştı.
Ve orada… yamacında… yanmış, parçalanmış küçük bir beden…
Yamato’dan geriye kalanlar… göğsünden ayrılmış bir kol.
Yurika’nın bedeni birkaç metre ötedeydi, kıyafetleri yanıyordu dizleri yoktu. Yüzü tanınmaz haldeydi. Yan yana olmalarına rağmen birbirlerini görememişlerdi. Ölüm, hepsini ayrı ayrı bulmuştu.
Kozuki’nin dünyası griye döndü. Sessizlik kulaklarında uğuldamaya dönüştü.
Kozuki çığlık çığlığa ağlayarak
NEDEN BEN, NEDEN BEN HALA BURADAYIM?
Çığlığı alevlerin içinde yankılandı.
Zaman kendini kapatmıştı. Kozuki dizlerinin üstüne çöktü, elleriyle toprağı kazır gibi yere vurdu.
Gözyaşları boşaldı.
Ve dünya sonsuza kadar değişti.

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

0 yanıt
Beğenim
0
Sinir Bozucu
0
Mükemmel
0
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!