Bölüm 10: Fırtınanın Eşiği

6 dakika okuma
1,013 kelime
Ücretsiz Bölüm

Bölüm 10: Fırtınanın Eşiği

Gölgeler Akademisi’nin derinliklerindeki oda, Sylas Morvaen’in etrafında bir kabuk gibi kapanmıştı. Elindeki kitap—Yasaklı Bilgelik—hâlâ sıcaklığını taşıyordu, rünleri, parmaklarının altında hafifçe titreşiyordu. Sylas, kitabı sıkıca tutuyordu, ama gücü, içinde bir nehir gibi akıyordu. Mana hatlarının sırları, gölgelerin kontrolü, Thazarun’un zincirleri—her şey, zihninde bir harita gibi açılmıştı. Ama bu harita, karanlıktı. Tanrının sesi, artık bir fısıltıdan öte değildi, ama Sylas, onun gittiğini sanmıyordu. Sadece geri çekilmişti, bir yılan gibi bekliyordu.

Lirian, yanına çömeldi, asası hâlâ mavi bir parıltıyla yanıyordu. Yüzü, ter ve tozla kaplıydı, ama gözleri, Sylas’a kilitlenmişti. “Ne gördün?” diye sordu, sesi alçak ama ısrarcı. “Kitap… seni değiştirdi mi?”

Sylas, bir an sustu, kitabı yere bıraktı. Kolundaki rün, artık mühürsüz parlıyordu, ama iz, bir yara gibiydi. “Değiştirdi,” dedi, sesi kuru. “Ama ne kadar, bilmiyorum.” Zihninde, mana hatlarının ağını görüyordu—Umbramund’un damarları, Ley Çatlağı Vadisi’nden Aetherion Spire’a uzanan bir ağ. Ve Thazarun, o ağın merkezinde, bir parazit gibi besleniyordu. “Güç, burada. Ama bedeli… ağır.”

Kael Mordane, odanın köşesinde duruyordu, mekanik zırhı, hafifçe uğulduyordu. Gözleri, kitaba kaymıştı, ama dokunmuyordu. “Bedel, her zaman ağırdır,” dedi, sesi metalik bir yankıyla. “Ama Aetherion, daha ağırını ödetiyor. Gök kuleleri, mana hatlarını emiyor, dünyayı kurutuyor. Senin gücünle, onları durdurabiliriz.”

Lirian, kaşlarını çattı. “Durdurmak mı? Akademi’den kaçtım, ama Aetherion’u yok etmek… bu, savaş demek.” Sesi, tereddütlüydü, ama asasını sıkıca tutuyordu. Sylas, ona baktı. Kız, hala bir Aetherian’dı, ama burada, gölgelerin arasında, o mavi gözler, bir çatışma taşıyordu.

Sylas, ayağa kalktı, kitabı beline taktı. “Savaş, zaten başladı,” dedi, sesi soğuk. “Umbrythar yandı. Halkım, Thazarun’un lanetiyle öldü. Aetherion, bunu izledi.” Hafızası, artık netti—lonca, tanrıya boyun eğmişti, ama Sylas’ın reddi, bir kıvılcım olmuştu. Küçük kız, sadece bir semboldü—merhametin sembolü. Ve şimdi, o merhamet, bir silaha dönüşüyordu.

Kael, mekanik kolunu kaldırdı, ve odanın duvarı, bir rünle açıldı. “O zaman, plan yapalım. Gölgeler Akademisi, bir üs. Ama yalnız değiliz. Diğerleri var—dışlanmış Insari’ler, Ferrakin kaçakları. Ve bir kâhin. Nyra.”

Sylas, kaşlarını çattı. “Nyra mı? Psikik kâhin?”

Kael, başını salladı. “Evet. Insari. Konuşamıyor, ama geleceği görüyor. Ve seni gördü.”

Oda, bir an titredi, ve duvarlar, nabız attı. Sylas, hançerini çıkardı, gölgeler, elinde dans etti. “Thazarun, hâlâ burada. Bizi izliyor.”

Lirian, asasını kaldırdı. “O zaman, çıkalım. Bu yer, bir tuzak gibi.”

Ama Kael, durdu. “Çıkmak, kolay değil. Akademi, korur. Ama önce, Nyra’yla konuşun.”

Koridor, onları bir başka odaya götürdü—daha küçük, ama mana kristalleriyle dolu. Ortada, bir figür oturuyordu: Nyra. Insari kadını, gözleri kapalı, elleri kucağında birleşmişti. Cildi, soluk ve damarlıydı, saçları, beyaz bir sis gibiydi. Konuşamıyordu, ama Sylas, onun varlığını hissetti—zihninde bir dokunuş gibi.

Nyra, gözlerini açtı, ve bakışları, Sylas’a kilitlendi. Bir an için, oda döndü. Sylas, bir vizyon gördü: Aetherion Spire, yıkılıyor, gök büyüsü, gölgelerle karışıyor. Ve bir figür—Serein Valen, idealist bir şövalye, yozlaşmış bir düzenin parçası. Vizyon, dağıldı, ama Nyra’nın gözleri, bir mesaj taşıyordu: Tehlike yakın.

Sylas, nefesini tuttu. “Ne gördün?” diye sordu, ama Nyra, sadece başını eğdi. Zihninde, bir görüntü daha parladı: Bir adam, zırhlı, kılıcı mavi parıltılı. Serein Valen. Ve o, onları avlıyordu.

Kael, yaklaştı. “Nyra, geleceği görüyor. Ama konuşmaz. Sadece gösterir.”

Lirian, asasını indirdi. “O adam… kim?”

Sylas, dişlerini sıktı. “Serein Valen. Aetherion’un şövalyesi. Vizyonda, bizi buluyor.” Hafızası, artık tamdı—Serein, loncanın düşmanıydı, ama bir zamanlar, bir müttefik gibi görünmüştü. Yanıltıcı.

Nyra, elini uzattı, ve Sylas’a dokundu. Bir an için, zihinleri birleşti. Görüntüler aktı: Vadide bir savaş, gölgeler ve gök büyüsü çarpışıyor. Ve sonu, belirsiz—karanlık ya da ışık.

Sylas, geri çekildi, başı dönüyordu. “O geliyor. Aetherion, bizi biliyor.”

Kael, mekanik kolunu sıktı. “O zaman, hazırlanmalıyız. Akademi, korur, ama dışarı çıkmalıyız. Ley Çatlağı’ndan öteye.”

Lirian, Sylas’a baktı. “Kitap… bize yardım eder mi?”

Sylas, kitabı açtı, rünler parladı. “Eder. Ama Thazarun, hâlâ bağlı. Onu kullanmak, riskli.” Gölgeler, etrafında dans etti, ama bu sefer, kontrollüydü.

Oda, bir kez daha titredi, ve Nyra, ayağa kalktı. Gözleri, kapıya kilitlendi. Bir ses, dışarıdan geldi—ağır botlar, metalik yankı. Aetherion askerleri? Hayır. Daha kötü.

Kapı, patladı, ve bir figür belirdi. Zırhlı, kılıcı mavi parıltılı. Serein Valen. Yüzü, idealist bir gülümsemeyle kaplıydı, ama gözleri, soğuktu. “Gölge Büyücüsü,” dedi, sesi yankılandı. “Seni buldum.”

Sylas, hançerini kaldırdı, gölgeler hazırlandı. Lirian, asasını savurdu. Kael, mekanik kolunu kaldırdı. Nyra, sessizce durdu.

Serein, bir adım attı. “Dünyayı kurtarmak için buradayım. Ve sen… engelsin.”

Salon, bir savaş alanına döndü. Gölgeler ve gök büyüsü, çarpıştı.

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

0 yanıt
Beğenim
0
Sinir Bozucu
0
Mükemmel
0
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!