Bölüm 13

8 dk
1,411 kelime
Ücretsiz Bölüm

Bölüm 13
Loş ışıklı odada, Koichi ve Yousuke karşılıklı oturmuş, içkilerini yudumluyorlardı. İçki bardaklarının cam yüzeyinden yansıyan kırık ışık, odanın soğuk duvarlarına düşüyor, sessizliği arada bir kahkahalar deliyordu. Yousuke, gözleri hafif buğulu, bir yudum daha aldıktan sonra ciddileşti. Kadehini masaya bıraktı, bakışları ağırlaştı.
“Eğer bana bir şey olursa… her ne olursa olsun,” dedi yavaşça. “Babam buraya kendi seçtiği birini geçirir başa. Ve burası… yavaş yavaş yozlaşmaya başlar. Ben bunu istemiyorum, Koichi.”
Koichi, ağır hareketlerle elindeki shot bardağını aldı, tek seferde içti. Ağzının kenarını koluyla silerken gözleri yarı açık, kelimeler diline tam oturmuyordu.
“Bak dostum… çok fazla ölüm lafı ediyorsun. Kes şunu.”
Yousuke hafifçe gülümsedi. Gülümsemesi yorgundu ama içinde hâlâ bir parıltı vardı. “Sadece… her şeyi güvence altına almak istiyorum,” dedi.
Ayağa kalktı. Odanın köşesindeki büyük, metal dolabın yanına gitti. Kapısını açtı. İçinde başka bir dolap daha vardı. Bu iç dolap, karmaşık bir şifre sistemine sahipti. Parmakları şifre panelinde hızla dolaştı, birkaç sesli tıkırtıdan sonra sistem açıldı. İçinden sadece bir kart çıkardı: mavi, yarı şeffaf ve üzerinde gözle zor seçilen ışık desenleri dolaşıyordu.
Yousuke kartla birlikte yere oturdu. Koichi’ye bakışlarını kilitleyerek: “Eğer bana bir şey olursa… bu yerin değişmesine izin verme,” dedi. “Bu kartla her yere girebilirsin. Her türlü şifreyi çözebilirsin. Ama unutma… her artının bir eksisi vardır.”
Koichi, kartın ne olduğunu tam anlamasa da hiç tereddüt etmeden uzanan eliyle aldı. Başını kararlı bir şekilde salladı.
Ardından ikisi de bir kahkaha daha patlattı ve gece, yeniden dostlukla, içkiyle ve buruk neşeyle devam etti

Yousuke’nin ölümünden beş gün geçmiştir.
Koichi gördüğü her şeyi Yousukenin verdiği flashbelleğe yazmıştı.
Edenlilerin yayılmaya başladığı temmuz ayına gelmiştik
Nullum odaları artık doluydu. İçeride yapılan deneyler, dışarıdaki yıkımı izliyordu.
Bilim insanları çıkmak istediklerinde tehdit edilmişlerdi. Bazıları öldürülmüş, yerlerine torpilli adamlar getirilmişti. Koichi her detayı flash belleğe kaydetti. Belleği çoğalttı. Orijinal kopyayı gizli bir görevliye verdi.
Elindeki flashbelleği bir görevliye verdi. yozlaşmış bir yerde torpille girenleri parayla caydırman daha kolaydır. Koichi çıkıncaya kadar durması için çok gizli bir odaya flashbelleği gönderir şifresinin 1-2-3-4 olduğunu kendisi dışı biri açmaya çalışırsa içindeki virüsün bir patlamaya sebep olacağını ve buna dikkat etmeleri gerektiğini söyler
Flashbellek görevli tarafından gönderilir ve bu flashbellekten haberi olan sadece güvenlik değildir. Torpilli bir insanın namusu kalmamıştır. Bu bilgileri öğrendiği gibi direkt gider ve başkana her söylenileni anlatır. Koichi tüm olacakların farkındadır ve sadece güler.

Kısa zaman sonra…
Gece yeniden çökmüştü. Koichi, odasından ağır adımlarla çıktı. Koridor karanlıktı, ama o yolu ezberlemişti. Sessizce kamera ekranlarının bulunduğu alana yürüdü. Ekranların birinde, adam ve küçük kız yine aynı yerdeydiler. Hiçbir şey yapmadan oturuyorlardı. Koichi, defterini çıkardı ve kenarına eğildi.
“Gün 10: Hâlâ hiçbir şey yapmıyorlar. Kız buraya alışmış gibi… Ama ya psikolojisi bozulduysa? Bu boku çocuklar da kullanabiliyor mu ki?”
Gözlerini kısıp birkaç saniye daha izledi. Sonra arkasını döndü ve odasına döndü. Yatağa uzandı. Ama gözlerini kapatması, zihnindeki soruları susturmaya yetmedi. Aklı hâlâ o küçük kızdaydı… ve o hiç hareket etmeyen adamda.
“İradesine hâkim olması… büyük yetenek,” diye düşündü.
Gözlerini kapadığı an, aniden kalktı. Masasına gitti, laptopunu açtı. Parmakları klavyede hızla dans etmeye başladı. Tüm gece boyunca, hiç durmadan yazdı.
Sabah olduğunda, elindeki belgelerle doğrudan patronun odasına yöneldi, Oda artık o beyazlığını kaybetmiş heryer dağınık bir çok renkle çirkin bir hal almıştı. Patron iri yapılı, yağlı elleriyle sürekli cips yiyen, hantal bir adamdı. Koichi kapıyı çalmadan içeri daldı:
“Efendim, bir hata var!”
Patron öfkeyle bağırdı: “Kapıyı çalmadan nasıl girersin sen?!”
Koichi başını eğdi. “Özür dilerim efendim. Ama bu çok önemli. Anlatmam gerek.”
Bilimsel analizlerini sıraladı, çocuğun gücü kullanamadığını, risk taşımadığını söyledi. Patron, anlamadığı teknik kelimelerle dolu açıklamalardan rahatsız olarak öfkelendi:
“Ne saçmalıyorsun sen?! Doğru düzgün konuş!”
Koichi tekrar etti. “Efendim, çocuk bir tehdit değil. Onu burada tutmamalısınız.”
“YETER! ÇIK DIŞARI!” diye bağırdı patron. Kapıyı açmadan iki güvenlik Koichi’yi kollarından tuttuğu gibi dışarı çıkardı.
Koichi, dişlerini sıkarak kendi kendine fısıldadı: “Burayı düzelteceğim, dostum…”
Akşam olduğunda yavaşça kamera odasına gitti, kameralarda hâlâ aynı manzara vardı. Koichi, elinde bir fenerle sessizce aşağıya inmeye karar verdi. Yavaş adımlarla ilerledi, Nullum odalarının yanından geçerken bir odanın önünde durdu. Burası Kisaragi’nin kaldığı odaydı.
Kapıyı araladı.
Bir haftadır ışık görmeyen Kisaragi, gözlerini kısmaya çalışarak ayağa fırladı. Savunmaya geçti.
“Sakin ol,” dedi Koichi. İçeri girip kapıyı arkasından kapattı.
Kisaragi hırıltılı bir sesle: “Neden geldin?” dedi
Koichi yaklaşmadan konuştu: “Sol taraftaki odada, küçük bir kız var. Hiçbir suçu yok. Ama günlerdir karanlıkta tutuluyor.”
KOichi yere çöktü. “Geldiğim günden beri onu izliyorum,” dedi. Koichiye bakara “Bilekliğine nasıl baktığını gördüm. Neden buradasın sen?”
Kisaragi yanıtladı. “Dostlarımı kurtarmaya çalışırken… o orospu çocuğu başkanın adamlarına yakalandım.”
Koichi’nin nefesi sıklaşmıştı. Yutkundu. Kisaragi onun yüz ifadesini gördü.
“Ne oldu? Başkanına laf ettim diye beni mi öldürteceksin?”
“Keşke o herif orada ölseydi…” dedi Koichi.
Kisaragi hafifçe gülümsedi. “Aynı taraftayız demek…”
Koichi ayağa kalktı. “Seni ve o küçük kızı buradan çıkaracağım. İnsan gibi davranış gösteren sadece siz ikinizsiniz.”
Tam kapıyı açmak üzereyken Kisaragi kollarını öne uzattı.
“Bekle, beni de çıkarsana” dedi heyecanla.
Koichi yanıt verdi “Fazla zekisin. Çıkarsan çip yüzünden patlarsın. Çıkman imkânsız…”
Ardından gülümseyerek ” ama seni buradan çıkartıcam emin ol” dedi

Başka bir gece…
Koichi yine aşağıdaydı. Ama bu kez Kisaragi’nin odasına varmadan durdu. Durduğu odanın kapısını yavaşça açtı.
“Seni buradan kurtaracağım,” dedi yumuşak bir sesle.
İçeride, bir köşede çömelmiş küçük bir kız vardı.
“buraya böyle gelebilen tek kişi benim ve seni ve bir abiyi buradan kurtarıcam, tamammı?” der
Koichi gülümeyerek kapıyı kapattı. Kapının yanındaki köşeye oturdu.
“İki haftadır seni izliyorum. Her şey iyi olacak.. Benim
senin yaşlarında bir kızım var o da senin gibi turuncu saçlıydı. Biliyormusun ben onu ok özlüyorum.”
Kız başını kaldırdı.
“Benim adım İzou.”
Koichi gülümsedi.
“Tanıştığımıza memnun oldum, Izou. Şimdi dostuma uğrayacağım., ama elbet geri gelip seni buradan çıkaracağım. Şimdilik görüşürüşüz İzou.” der ve gülümseyerek kapıyı kapatır
Yavaşça Kisaragi’nin yanına gider. Elinde bu sefer içki vardır. İçkiyi kisaragiye uzatır.
Gülümseyerek “Korkma. Kayıtları siliyorum. Yoksa beni görseler infaz ederlerdi.”
Birlikte içtiler.
Kisaragi başını çevirerek mırıldandı.
“Biliyor musun… ben Kozuki’leri çok özledim.”
Koichi içkisini tek dikişte bitirdi
“Yousuke… biraz daha dikkatli olsaydın ya…”
Sesi içini kemiren bir ölü gibiydi.
Kisaragi gülümsedi.
“Anlatsana şu Yousuke’yi…”
Koichi sessizce anlatmaya başladı.
Kisaragi, nefret dolu gözlerle:
“O başkanın sonunu getirmeliyiz,” der

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

0 yanıt
Beğenim
0
Sinir Bozucu
0
Mükemmel
0
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!