Bölüm 2: Zamanın İplikleri
Ezgi’nin nefesi, Kırık Alan’ın soğuk havasında buhar olup dağılırken, Arda’nın elini sıkıca tutuyordu. Mor sis, kayalıkların arasında süzülerek görüşlerini kısıtlıyordu, ama Ezgi’nin zihninde titreşen iplikler her şeyi netleştiriyordu. Saatler önce otobüsün enkazından kaçarken, bu ipliklerin ona yol gösterdiğini fark etmişti. Şimdi, elleri titreyerek bir tanesini daha yakaladı ve kendini birkaç metre öteye, Arda’yı da yanına çekti. Mekân bükme yeteneği, hâlâ kontrol edilemez bir kaos gibiydi, ama hayatta kalmalarını sağlıyordu.
“Bu nasıl bir şey?” dedi Arda, nefes nefese. Elini ovuştururken parmaklarından küçük alev kıvılcımları sıçrıyordu. “Bir saniye önce kaya parçalarının altında eziliyordum, şimdi buradayım. Sen… bunu mu yaptın?” Gözlerindeki şaşkınlık, muzip gülümsemesiyle karışmıştı. Ezgi, ona bakarken kalbinin hızlandığını hissetti—korkudan mı, yoksa Arda’nın ona bu kadar yakın olmasından mı, emin değildi.
“Bilmiyorum,” diye fısıldadı Ezgi, kolyesini sıkıca kavrayarak. Elif’in hediyesi, parmaklarının arasında bir teselli kaynağıydı. “Ama bir şey… zihnimde bir şey kırıldı. O iplikler… sanki zamanı ve mekânı tutan teller.” Kafasını kaldırdı, çevresine bakındı. Kaya oluşumları havada süzülüyordu, bazıları ters duruyor, bazıları ise yavaşça dönüyordu. Uzakta, boğuk bir kükreme daha duyuldu. “Buradan çıkmalıyız, Arda. Daha fazla yaratık gelebilir.”
Arda başını salladı, ama gözleri Ezgi’nin ellerine kaydı. “O kolye… sürekli tutuyorsun. Önemli mi?” Sesi, beklenmedik bir yumuşaklıkla doluydu. Ezgi, bir an duraksadı. Elif’in küçük yüzü, neşeli kahkahaları zihninde canlandı. “Küçük kardeşim verdi,” dedi sonunda. “Onu korumam lazım. Ailem… onları bir daha görememekten korkuyorum.” Arda’nın yüzünde bir anlık hüzün belirdi, ama hemen gülümsedi. “O zaman birlikte bulacağız onları. Söz veriyorum.”
Ezgi, bu sözün sıcaklığını hissetti, ama içindeki huzursuzluk büyüyordu. Zihni, otobüs enkazındaki o anı hâlâ işliyordu. Zamanı geri sarmıştı—ama bedeli neydi? Çocukluğundan bir parça, belki Elif’le geçirdiği bir gün, yok olmuştu. Bu güç, bir lanet gibiydi. Tam o anda, zihninde yeni bir görüntü belirdi: Yaratığın kırmızı gözleri, birkaç saniye sonra onlara doğru atılıyordu. “Dikkat!” diye bağırdı, Arda’yı yana çekerek. Tam o anda, bir gölge kayalıklardan fırladı—aynı kertenkele benzeri canavar, ama bu kez daha büyük ve hızlıydı.
Arda, refleksle elini kaldırdı ve alev topunu fırlattı. Ateş, yaratığın göğsüne çarptı, ama sadece pullarını kızarttı. “Bu daha güçlü!” diye bağırdı Arda, geri çekilerek. Ezgi, panikle iplikleri taradı. Bir tanesini çekti, ve zaman yavaşladı. Yaratığın hareketleri, bir rüya gibi ağırlaştı. Ezgi, bu fırsatı değerlendirip bir kaya parçasını mekân bükmeyle yaratığın kafasına fırlattı. Darbe, canavarı sersemletti, ama hâlâ ayaktaydı.
“Birlikte yapalım,” dedi Arda, Ezgi’nin gözlerine bakarak. Elini uzattı, ve Ezgi tereddüt etmeden tuttu. Arda’nın sıcaklığı, ona cesaret verdi. “Zamanı yavaşlat, ben vuracağım.” Ezgi, ipliği daha sıkı çekti, ve zaman neredeyse durma noktasına geldi. Arda, tüm gücünü topladı; alevleri, bir fırtına gibi yaratığın üzerine boca etti. Pullar erimeye başladı, ve sonunda canavar yere yığıldı. Bedeninden kristalimsi toz yükseldi, ve Ezgi’nin avucuna bir yankı parçası daha düştü: Yankı Parçası – Ateş Direnci. Vücudu, ani bir sıcaklık hissiyle güçlendi.
“Bu… inanılmaz,” dedi Ezgi, nefes nefese. Ama zaferin sevinci uzun sürmedi. Zihninde bir boşluk hissetti—bu kez, Elif’le bir sabah kahvaltısı anısı kaybolmuştu. Gözleri doldu, ama Arda hemen yanına geldi. “İyi misin?” diye sordu, elini omzuna koyarak. Ezgi, başını salladı, ama sesi titriyordu. “Bir şeyleri kaybediyorum, Arda. Her dokuma… bir parçamı alıyor.”
Arda’nın yüzü ciddileşti. “O zaman dikkatli olacağız. Seni bu hale getiren bir güç, seni yok edemez. Birlikte çözeriz.” Sözleri, Ezgi’nin içini ısıttı. Arda’ya bakarken, onun gözlerindeki kararlılığı fark etti—ve belki de daha fazlasını. Kalbi, korkuyla karışık bir heyecanla attı.
Tam o anda, alan sarsıldı. Gökyüzündeki mor sis, daha da yoğunlaştı. Uzakta, kayalıkların arasında yeni siluetler belirdi. “Daha fazla var,” dedi Ezgi, iplikleri tarayarak. Gelecek yankısı, bulanık bir görüntü verdi: Bir grup yaratık, onlara doğru geliyordu. “Kaçmalıyız,” dedi Arda, Ezgi’nin elini bırakmadan. İkisi, kayalıkların arasında bir sığınak arayarak koşmaya başladı.
Koşarken, Ezgi’nin zihni hâlâ ipliklerle doluydu. Bu güç, onu hem kurtarıyordu hem de yok ediyordu. Elif’in kolyesini sıkıca tuttu, ailesinin yüzlerini hatırlamaya çalıştı. Ama en çok, Arda’nın elinin sıcaklığı aklındaydı. Belki de bu kaosta, yalnız olmadığını bilmek, ona umut veriyordu.
Yorumlar
(0)Bölüm Nasıldı?
Yorum yapmak için lütfen giriş yapın.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!