Bölüm 3

7 dk
1,164 kelime
Ücretsiz Bölüm

Bölüm 3
Polis sirenleri sessiz sokaklarda yankılanıyordu. Merkez Bankası çevresi, gelen bir tehdit ihbarı üzerine güvenlik güçleriyle sarılmıştı. İçeri girdiklerinde kaos bekliyorlardı ama… sadece bomboş bir salonla karşılaştılar. Her şey olduğu gibi duruyordu. Tuhaf bir şekilde dokunulmamıştı.
Birkaç sokak ötede, terk edilmiş bir binanın çürümüş duvarına aceleyle sprey boyayla yazılmış bir cümle dikkat çekiyordu:
“Kozuki bir yerde değil. Her yerde.”
Kozuki aniden bara ışınlandı. İçeri sinmiş eski viski ve nemli tahta kokusu hâlâ duruyordu. Haruki, yarım kalmış içkisini elinde tutuyordu ve neredeyse düşürüyordu.
“Ne oluyor lan?” dedi gözleri faltaşı gibi açılmış halde.
Kozuki, masanın üzerine sertçe 5 kiloluk bir altın külçe fırlattı.
“Ne zaman takılıyoruz tekrar?” diye sırıtıp sordu.
Ardından iki altın külçesini daha tezgâha bıraktı.
“Bu arada… burası artık benim.”
Birkaç gün sonra…
Kozuki, şehrin üzerindeki geniş, yeşillik bir tepenin bankına uzanmış yatıyordu. Denizden gelen serin rüzgâr gömleğini dalgalandırıyordu. Aşağıdaki evler oyuncak gibi görünüyordu. Gökyüzü açıktı. Sonsuz bir huzur hâkimdi. Kozuki’nin yüzünde geçici bir sakinlik vardı.
Birden gözlerini açtı. Refleksle cebinden telefonunu çıkardı. Aradığı kişi
Miyamoto.
Az sonra, uzaktan bir araba göründü. Araç durdu, kapı açıldı ve Miyamoto ellerini havaya kaldırarak neşeyle bağırdı:
“Heeey!”
Tam o sırada Kozuki, Miyamoto’nun içinden geçerek arkasında belirdi. Miyamoto tüm vücudunda bir soğukluk hissetti.
“Hassiktir be, Çok iyi” diye bağırdı şaşkınlıkla.
Kozuki elini uzattı.
“Hoş geldin kardeşim.”
Birlikte banka oturdular.
“Hayat nasıl gidiyor?” diye sordu Miyamoto.
Kozuki gözlerini manzaradan ayırmadan mırıldandı:
“Hayat mı?”
Miyamoto afalladı.
“Pardon ya… öyle gelişine çıktı.”
“Bu gücü ilk ne zaman kullanmaya başladın? Yani… bu güç… adı ne be bunun?”
Kozuki başını çevirmeden cevapladı:
“Eden.”
“Nasıl öğrendin kullanmayı?”
Kozuki’nin bakışları sertleşti. Birden ayağa kalktı ve dirseğinin arkasıyla Miyamoto’nun kafasına vurdu. Miyamoto bir çığlıkla bayılarak yere yığıldı.
Miyamoto gözlerini açtığında boğulacak gibi oldu. Her yer karanlıktı. Nefes almak zordu. Sırtı terlemişti. Etrafı yumruklamaya başladı.
“Kozuki! Lanet olsun, çıkar beni buradan!”
Kozuki’nin sesi yankılandı:
“Kendini hissedebiliyor musun, Miyamoto? Nefesin bedeninin neresinde takılı kalıyor? O noktayı rahatlat.”
“Lanet olsun! Nasıl inandım sana?! Çıkar beni!” diye bağırdı Miyamoto.
Kozuki’nin sesi bu kez öfkeliydi:
“Senin gibiler yaşarken… çocuklar öldü! O gün o direksiyonu sen tutmasaydın… belki kahvaltıya devam ediyorduk!”
Miyamoto o an gözyaşlarını tutamadı. Yumruklarıyla duvarı döverken sesini kesti. Nefesi kesiliyordu. Umutsuzluk içini sararken bir anda kapı tekmeyle açıldı.
Kozuki oradaydı. Siluet hâlinde belirmişti. Yüzünde ürkütücü bir sırıtış vardı.
“Güzel… Öfken işe yarıyor. Şimdi gel ve suratımda patlat.”
Miyamoto öfkeyle omzunu kapıya yükledi. Kapıyı kırdı ve dışarı çıktı. Ama arkasına baktığında… kapı hâlâ kapalıydı. Gerçekte hiç açılmamış gibiydi.
“Has… siktir be,” diye kahkaha attı
Kozuki, kollarını kavuşturmuş şekilde gülümseyerek başını salladı.
“Yeterince yalnız kalırsan… öğrenirsin.”
Gece olunca, yine aynı tepedeydiler.
Miyamoto, bir yudum alıp şişeye baktı.
“Gerçekten tam bir pisliğe dönüşmüşsün, Kozuki. Bu güç sende ne zamandır var?”
“Hayatımda hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim. Korkunç ama… mükemmel.”
Dirseğiyle Kozuki’yi dürttü. Kozuki sessizce bardağına baktı. Bir şey söylemedi. Gözleri donuktu. Miyamoto hafifçe eğildi. Bir anı parladı: yedi kişi bir piknikteydi. Yurika, Yamato, Kozuki, Miyamoto ve tanımsız üç silüet.
“Kardeşim… bunun için çok üzgünüm. Orada olup onları kurtarmayı çok isterdim.”
Kozuki aniden döndü. Bakışları kesildi. Miyamoto’ya sertçe:
“Kapa çeneni,” dedi.
Bardağını yere fırlattı.
“Hadi Haruki’yi görelim.”
Bara ışınlandılar.
Bar da 80’ler havasında Müzik cızırdıyor
Haruki, barın köşesinde oturuyordu. Uzun, omuzlarına dökülen sarı saçlarını toplamış, enerjik bir ifadeyle başını kaldırdı.
“Miyamoto da mı şimdi?”
Miyamoto elini uzattı.
“Hadi be, yaşlanmışsın Haruki.”
Haruki omuz silkti sinirle kozukiye bakarak
“Ne bok döndüğünü bilmiyoruz. Şunu kullanma artık.”
Kozuki aniden ortadan kayboldu, sonra tekrar belirdi. Elinde altın bir Buda heykeli vardı.
gülümseyerek “Hiçbir şey olmayacak. Bu Tanrı’nın bize lütfu. Al, bu da sus payın.” dedi
Tam o anda bizimkilere doğru kısa kahverengi saçlı, keskin bakışlı Asyalı bir kadın yürüdü. Kozuki ve Miyamoto’nun omuzlarına birer kol attı.
İkiliyi tanırmışçasına heyecanla gülerek “Miyamoto, Kozuki… ben de istiyorum!”
İkili, kadının kollarını omuzlarından itti.
Kozuki Haruki’ye döndü:
“Haruki… bir daha böyle tipleri içeri alma. Özellikle bu çatlakları.”
Kadın sinirlenerek
“Sen kime çatlak diyorsun be?!”
Kadın bir sinirle harukiye bakarak
“Kaç verdilerse iki katını veriyorum. Kov şunları.”
Kozuki ifadesizce baktı. Ardından sorular başladı.
“Kimsin?” — Kozuki
“Başkalarının da kullanabileceğini nereden biliyorsun?” — Haruki
“Annen kaç yaşında?” — Miyamoto
Herkes bir anda Miyamoto’ya döndü.
“Ne var ya? Zevklerim değişti. Ayrıca kız güzel. Annesini düşünemiyorum bile.”
Kadın güldü:
“Sakin olun. Ben Irva. Eskiden askerdim. Sıkıldım, bıraktım. Maaş da bok gibiydi zaten. Şimdi çocuklara dondurma veriyorum, maaşı az. Ama seviyorum.”
Bir anlığına yüzü düştü.
“Aslında sıkıldığım için bırakmadım.
Üçü birden:
“Hiç sır tutamıyorsun.”
İrva devam eder “Görmemem gereken şeyler gördüm. Yaşamamam gereken şeyler yaşadım.”
Irva uzaklara bakıp
“Yüksek rütbedeydim. Ama bu yozlaşmış devlete hak ettiğini vermek istiyorum.”
O an, Kozuki’nin gözleri büyüdü. Patlamayı hatırladı. Aniden İrvanın içinden geçti
“Sen de artık bunu kullanabilirsin. Sadece kendini hisset.”
Haruki sinirli bir bakış attı. Kozuki gülümsedi.
“Şu illeti öğren de… adımızı tarihe yazdıralım.”
Miyamoto sesini yükseltterek “Daha doğru düzgün kim olduğunu bile bilmiyoruz! ded
Irva ciddi ve kaşları çatık bir şekilde
“Duymak istemeyeceğiniz şeyler gördüm. Yıllarımı verdiğim işi bıraktım. Çünkü artık hiçbir şeye inanmıyorum.” dedi
Kozuki gülümsedi. Miyamoto’ya döndü:
“Bildiğim kadarıyla… senin de artık bir hayatın yok. Ne kaybederiz?

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

1 yanıt
Beğenim
0
Sinir Bozucu
0
Mükemmel
1
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!