Bölüm 3: Bulanık Vizyonlar
Bölüm 3: Bulanık Vizyonlar
Ezgi ve Arda, kayalıkların arasında dar bir geçide sığındığında saatler gece yarısını çoktan geçmişti. Kırık Alan’ın mor sisi, havayı ağırlaştırmış, uzaklardan gelen kükremeler ise tehditkâr bir uğultuya dönüşmüştü. Ezgi, kayaya yaslanmış, nefes nefese kolyesini tutuyordu. Elif’in küçük ellerinin bu boncukları nasıl sabırla dizdiğini hatırlamaya çalıştı, ama zihni bulanık bir sisle doluydu. Anıların bir kısmı kaybolmuştu, ve bu boşluk onu korkutuyordu. Yanında Arda, alevlerini söndürmüş, elinde tuttuğu bir kaya parçasını sıkıyordu. İkisi de yorgundu, ama teslim olmak gibi bir seçenekleri yoktu.
“Burada ne kadar kalabiliriz?” diye sordu Ezgi, sesi titrerken. Arda ona döndü, gözlerinde kararlı bir ışık vardı. “Yeterince uzun, ta ki bir çıkış bulana kadar. Senin o iplikler… onlarla bir yol açamaz mısın?” Ezgi başını salladı, ama içi huzursuzdu. İplikleri kullanmak, her defasında bir şeyini alıyordu. Yine de denemeye karar verdi. Gözlerini kapattı ve zihninde Dokuma Çarkı’nı çağırdı.
Zihinsel alanı, sonsuz bir boşluk gibiydi; havada titreşen iplikler, renkli bir ağ oluşturuyordu. Ezgi, bir ipliği yakaladı ve çekti. Bu kez, gelecek yankısı geldi: Bulanık bir görüntü, kayalıkların ötesinde bir açıklık ve içinde parlayan bir Kristal Çekirdek. Ama görüntü, bir sis perdesinin ardındaymış gibi net değildi. “Bir çekirdek var,” dedi Ezgi, gözlerini açarak. “Ama yolu göremiyorum. Vizyonlar… karışık.”
Arda kaşlarını çattı. “O zaman deneme yanılma yaparız. Birlikte gideriz.” Elini uzattı, ve Ezgi tereddüt etmeden tuttu. Arda’nın sıcaklığı, soğuk kayalara rağmen ona güç veriyordu. İkili, geçitten çıkıp kayalıkların arasında ilerlemeye başladı. Ezgi, iplikleri tarayarak yön bulmaya çalışıyordu. Her adımda, zihninde yeni bir yankı belirdi: Bir yaratık sürüsü, onlara doğru koşuyordu. “Hızlı olmalıyız!” diye bağırdı, Arda’yı çekerek.
Tam o anda, kayalıkların arasından üç kertenkele benzeri canavar fırladı. Kırmızı gözleri parlıyordu, pulları mor sisle uyum içindeydi. Arda, hemen alevlerini serbest bıraktı; ateş topu, birinin göğsüne çarparak onu yere serdi. Ama diğer ikisi, inanılmaz bir hızla yaklaştı. Ezgi, panikle bir ipliği çekti ve mekân bükmeyle kendini ve Arda’yı birkaç metre öteye taşıdı. “Bu yetmez!” dedi Arda, dişlerini sıkarak. “Zamanı yavaşlat, ben hallederim!”
Ezgi, derin bir nefes aldı ve ipliği daha sıkı tuttu. Zaman, bir kez daha ağırlaştı. Yaratıkların hareketleri, bir kare kare slayt gösterisi gibi yavaşladı. Arda, alevlerini bir dalga gibi yaydı; ateş, yaratıkları sardı ve pulları eritmeye başladı. Ezgi, bu sırada bir kaya parçasını bükerek canavarlardan birinin kafasına çarptı. İkisi de yere yığıldı, ve tozlarından iki yankı parçası daha düştü: Yankı Parçası – Dayanıklılık ve Yankı Parçası – Ateş Gücü. Ezgi’nin bedeni, bu yeni güçlerle dolarken, zihninde bir ağırlık hissetti—bu kez, Elif’le bir akşam masalı anısı kaybolmuştu.
“Ezgi, iyi misin?” Arda, yanına koştu, elini omzuna koyarak. Ezgi, gözlerini ovuşturdu, ama gözyaşlarını gizleyemedi. “Bir şeyleri daha kaybettim,” diye fısıldadı. “Elif’in sesi… bulanıklaştı.” Arda’nın yüzü yumuşadı. “Seninle birlikteyken, hiçbir şeyi tamamen kaybetmezsin. Hatırlatırım sana.” Bu sözler, Ezgi’nin kalbine bir umut ışığı gibi düştü.
Ama zafer kısa sürdü. Zemin sarsıldı, ve önlerinde bir açıklık belirdi. Kristal Çekirdek, mor bir ışıltıyla parlıyordu. Ezgi, iplikleri taradı, ama gelecek yankısı bu kez daha da karışıktı: Çekirdeği yok ederse alan çökecekti, ama bir şey—belki bir varlık—onları izliyordu. “Bu bir tuzak olabilir,” dedi Ezgi, tereddütle. Arda, çekirdeğe doğru bir adım attı. “Risk almalıyız. Çıkış bu olabilir.”
Ezgi, Arda’nın elini daha sıkı tuttu. Çekirdeğe yaklaştıkça, iplikler daha yoğun hale geldi. Tam uzanacakken, zihninde bir ses yankılandı: “Dokunma…” Çatlak’ın sesiydi. Ama çok geçti. Arda, çekirdeğe dokundu, ve alan bir anda titreşmeye başladı. Kayalıklar çökmeye, mor sis dağılmaya başladı. Ezgi, mekân bükmeyle ikisini de bir kayanın altına çekti, ama sarsıntı onları yere serdi.
Tozlar yatıştığında, Ezgi ve Arda hâlâ hayattaydı. Alan çökmüş, gökyüzü normale dönmüştü. Ama Ezgi’nin zihni, bulanık vizyonlarla doluydu. Çatlak’ın sesi, “Bu sadece başlangıç,” diye fısıldadı. Arda, Ezgi’yi kaldırdı, elini tutarak. “Çıktık,” dedi gülümseyerek. “Birlikteyiz.” Ezgi, ona baktı—gözlerindeki sıcaklık, kaybolan anıların acısını bir an için dindirdi. Ama içten içe biliyordu: Bu zafer, daha büyük bir mücadelenin kapısını aralamıştı.
Yorumlar
(0)Bölüm Nasıldı?
Yorum yapmak için lütfen giriş yapın.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!