Bölüm 32

Bölüm 32

Rosalind ağlayarak ayrıldı.

Hizmetçiler Rosalind’i sevmezdi çünkü Rosalind her geldiğinde rol yapardı.

Sonra gözyaşları içinde giderdi.

Justin kanepede sert bir şekilde oturmuş, dağınık takım elbisesine dalgın dalgın bakıyordu.

“Genç Efendi Justin, geç oldu. Yatmadan önce sıcak süt iç.”

Wilma ona bir bardak ılık süt getirmek için içeri girdi. Yırtık pırtık takım elbiseyi görünce içini çekmeden edemedi. “Ne yazık.”

Sözlerinde başka bir anlam da vardı.

“Rose bir dahaki sefere buraya geldiğinde ona göz kulak ol ve odama ya da çalışma odama girmesine izin verme. Anna’nın odasına da,” dedi Justin alçak sesle.

“Merak etme, genç efendim. Kesinlikle ona göz kulak olacağım!”

Wilma, “Neyse ki bugün genç hanımın kapısını kilitlemiştim. Yoksa Bayan Gold gizlice girip

onu da mahvedebilirdi.”

“Wilma, böyle söyleme. Rose’un kötü niyeti yok. Sonuçta ona son üç yıl için borçluyum.”

“Peki ya genç hanım? Genç hanım ne hata yaptı? Genç hanımı boşadın. Onun için üzülmüyor musun?“ Wilma, Anna’ya haksızlık yapıldığını düşündü ve sesini yükseltti.

”O zamanlar büyükbabam zorladı. İstemiyorsa benimle evlenmek zorunda değildi.“

”Genç hanımın kendi suçu olduğunu mu söylüyorsun?“

Justin solgun dudaklarını büzdü.

”Erken yatmalısın. Seni rahatsız etmeyeceğim.”

Wilma somurtkan bir yüzle odadan çıktı ve süt bardağını da yanında götürdü.

Justin’in gözleri hafifçe büyüdü ve tısladı.

“Bana kızgın mı? O sütü içmek istiyordum. Anna Wilma’ya ne zaman rüşvet verdi? Ne entrikacı kadın!” diye düşündü.

Rosalind utanç içinde eve döndü ve kötü haberi getirdi.

Salvador ailesinin desteği olmasaydı, Gold ailesi tamamen mahvolurdu. Gold ailesinin geri dönüşü zor olacaktı.

“Justin ne demek istiyor? Seni sevdiğini söyleyip duruyor ama bunu kanıtlamak için hiçbir şey yapmıyor! Bizi kolay lokma mı sanıyor?!” Zeke küllüğü parçaladı. Gözleri öfkeden

kırmızıya döndü.

“Justin beni seviyor. Benim için Anna’dan boşandı…” Rosalind hıçkırarak kendini savundu.

“Bence sadece artıları ve eksileri tartıyor! Sonuçta sen zengin bir aileden geliyorsun. Anna kim ki? Onun gibi bir köylü kız seninle nasıl kıyaslanabilir? Aklı olan herkes seni seçer!”

Rosalind, kardeşinin kendi tarafında olduğunu biliyordu, ama nedense bu sözler ona hakaret gibi geldi.

“Rose, Bay Salvador neden birden fikrini değiştirdi? Ne oldu?!“ Rosalind’in babası endişeyle sordu.

”Ben de bilmiyorum. Bugün Bayan Thompson’ı görmeye gitti. Döndüğünde tavrı değişmişti ve artık aile işimize karışmak istemiyordu… Baba, Zeke, Justin’in öğrendiği gizli bir şey mi yaptınız? Ailemizden nefret ediyor gibi görünüyor…“

”Lanet olsun! Eski karısı Anna yüzünden olabilir mi?” Zeke birdenbire neler olduğunu anladı.

“Ne demek istiyorsun?” Rosalind, Anna’nın adını duyunca gerildi.

“Birkaç gün önce, Hoffmanların yeni açtığı barda takılıyordum ve sorun çıkarmak isteyen o deli kadını gördüm. Justin aniden ortaya çıkıp eski karısını kurtarmak için geldi ve hatta benden ona özür dilememi istedi! Ne saçmalık, değil mi?! Zeke hala o aşağılayıcı sahneyi kafasına takmıştı.

Bunu duyan Rosalind öfkelendi. Kıskançtı.

“Biliyordum! Justin o kaltağa aşık oldu. En çok korktuğum şey buydu. Anna’nın Justin’e geri dönmesine izin vermeyeceğim.”

“Tamam. Rose, Bay Salvador ile evlenip Salvador Corporation’ın patroniçesi olduğu sürece, başka hiçbir şey için endişelenmemize gerek yok.”

Rosalind’in annesi onu teselli etti. Soğuk bir bakışla, “Anna istenmeyen bir kadın. O sürtük ne kadar sorun çıkarabilir ki? En önemli önceliğimiz, dış dünyanın

şirketimiz hakkındaki izlenimini değiştirmek ve bu mesele için bir günah keçisi bulmak.”

“Günah keçisi mi?”

Zeke şeytani bir gülümsemeyle düşündü ve “En uygun aday o!” dedi.