Bölüm 4

7 dk
1,225 kelime
Ücretsiz Bölüm

Bölüm 4
Günler geçmişti. Akşam çökmüştü. Ekip, yine bardaydı
Kozuki, ağır bir hareketle sandalyesinin üzerine çıktı. Elindeki viski bardağını yukarı kaldırarak, zafer kazanmış bir komutan edasıyla, gülümseyerek bağırdı:
“Yarın sabah o banka yerle bir olacak.”
Miyamoto irkildi. Oturduğu yerden doğrularak gözlerini açtı. Sesi kekeliyordu:
“Ya–yarın mı? Daha planı bile konuşamadık…”
Kozuki, viskisini tek dikişte içti. Boş bardağı masaya tok bir sesle bıraktı. Gözleri hâlâ donuktu. Umursamazdı. Sakin ama tehditkâr bir ses tonuyla mırıldandı:
“Plan basit. Işınlan, al, karmaşa yarat, çık.”
Irva ellerini iki yana açtı, sesi yükseldi:
“Miyamoto haklı, Kozuki. Böyle olmaz!”
Kozuki, başını sağa sola sallayarak iç çekti. Sesindeki küçümseme gizlenmiyordu:
“Fazla sıkıcısınız.”
Haruki birden araya girdi, sesi ciddiydi:
“Ben de geliyorum.”
Kozuki ona döndü. Gözleri bir anlığına yumuşasa da, hemen tekrar ciddileşti:
“Sen burada kal Haruki. Geri döneceğimizden şüphem yok.” Ardından sırıtarak ekledi: “Bir teklif gibi düşün… ışınlanamayan da sensin zaten.”
Haruki yumruğunu sıkarak masaya vurdu:
“Sakın beni o illete sokmayın. Hepiniz onun bağımlısı oldunuz!”
Kozuki buz gibi bir bakış attı, sesi sertti:
“Siktir git. Turp gibiyiz işte.”
Haruki iç çekti, sonra küçümser bir gülümsemeyle cevap verdi:
“En azından sayende burada ağaçlarla uğraşmam gerekmiyor.”
Irva birden ayağa kalktı. Sertçe masaya bastı, sesi yükseldi:
“Beyler! Bu plan diğerlerinden farklı olacak!”
Gözden kayboldu. Saniyeler içinde, saçları darmadağın ve yüzü terli şekilde geri döndü. Masanın üzerine bankayla ilgili belgeleri, krokileri ve planları bıraktı. Gözleri ciddiyetle parlıyordu.
“Elinizdeki şey basit: ben elektriği keseceğim, sizi çağıracağım, içeride telaş çıkaracağım. Siz de paranın olduğu odaya girip ne varsa alıp çıkacaksınız. Anlaşıldı mı?”
Haruki kollarını göğsünde birleştirdi:
“Benim burada boş boş oturmam ne kadar sıkıcı, farkındasınız değil mi?”
Kozuki ona döndü. Bu sefer sesi biraz daha içtendi:
“Sen bizim yoldaşımızsın. Sana bir şey olmasına izin vermeyiz.”
Irva devam etti:
“Bankalarda sizden sonra en az kırk görevli var. Ama şanslıyız ki artık silahların bize bir etkisi yok.”
Miyamoto başını iki yana sallayarak söze girdi:
“Sorun silahlar değil zaten. Telaş. Orası bir panik çukuru olacak. Hissetmeye vaktimiz kalmazsa ışınlanamayız.”
Kozuki ayağa kalktı. Çevresine baktı. Gözleri kararlıydı.
“Sizlere güveniyorum çocuklar.”

Öğle saatlerinde, şehrin en büyük bankasının önünde sadece iki güvenlik görevlisi vardı. Sigara içiyor, gözleri baygın şekilde çevreyi izliyorlardı. Bir anda Irva güvenlik odasında belirdi. Sistem panelinin önüne geçti. Birkaç tuşa bastı. Elektrikler kesildi. Kameralar sustu. Bankanın dijital kalbi durdu.
Irva geri döndü, yüzünde özgüvenli bir gülümsemeyle fısıldadı:
“Başlıyoruz.”

Kozuki ve Miyamoto bir anda altın ve para odasında belirdiler. Altın külçeler, belgeler, para torbaları… her şey önlerindeydi.
Tam o sırada Miyamoto’nun hemen önünde bir asker belirdi. Asker çığlık attı. Diğer görevli siren düğmesine bastı. Bankanın içinde kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başladı. Dışarıdan siren sesleri yankılandı. Takviye güçler yaklaşmaktaydı.
Miyamoto panikle ışınlanmaya çalıştı ama başaramadı. Dizlerinin üstüne çöktü. Nefes nefeseydi:
“Yapamıyorum! Kardeşim!”
Kozuki, sakince döndü:
“Odaklan. O adamın gözlerine bak.”
Miyamoto göz göze geldiği anda, asker yalnızca korkan bir adamdan ibaretti. Varlığı saydamlaşmış gibiydi. Miyamoto içinden geçti, arkasında belirdi ve sırtına tüm gücüyle bir tekme savurdu.
Adam yere yığıldı. Cebinden bir fotoğraf çıktı. Miyamoto merakla aldı. Loş ışıklı bir oda, içinde sadece bir masa. Koordinatları zihninde kurdu, ışınlandı.
Oda tozlu ve terkedilmişti. Masada sadece küçük bir flash bellek vardı. Miyamoto iç geçirdi:
“Harbi bu muydu ya?”
Belleği cebine attı ve geri döndü.

Bu sırada Irva sistem odasındaydı. Gözleri bir noktaya takıldı. Karşısında geçmişten tanıdığı biri duruyordu. Nefesi daraldı. Dizleri titredi. Geri geri kaçarken yere düştü.
“Hayır… hayır, yapamam…”
Askerin yüzü görünmüyordu. Ama sesi buz gibiydi:
“Yanlış yolu seçtin, Irva.”
Silahı Irva’ya doğrulttuğu anda arkasında bir karanlık belirdi. Siyah bir silüet askerin içinden geçti. Onu boynundan yakalayarak duvara fırlattı. Asker bayıldı.
Adam Irva’ya eğildi, elini uzattı:
“İyi misin?”
Irva hafifçe gülümsedi. Elini tuttu. Tam o sırada Kozuki odada belirdi. Adamla göz göze geldi.
“Sen… Eden’i nasıl kullanıyorsun?”
Adam sırıtıyordu:
“Selam, Kozuki.”
Kozuki hiddetlendi:
“Sen nasıl?!”
Adam Irva’ya döndü:
“İrva, alacağını aldıysan dönelim.”
Kozuki’nin koluna dokundu. Birlikte Miyamoto’nun yanına ışınlandılar.

Barda herkes tekrar toplandı. Kozuki, adamı gördüğünde öfkeden kudurdu. Üzerine yürüdü, omzundan itti:
“Kimsin lan sen?! Nasıl kullanıyorsun bunu? Buraya geleceğimizi nereden biliyordun?!”
Adam ellerini kaldırdı. Gülerek Irva’ya baktı:
“Barmen dostunuzun söylemediğine yemin edebilirim.”
Tüm gözler Haruki’ye çevrildi. Haruki, ter içindeydi ama sadece gülümsedi.
Adam sakince devam etti:
“Korkmayın… sadece dikkatli değilsiniz.”
Irva’ya yaklaştı. Hafifçe eğildi, elini tuttu:
“Kendimi tanıtmama izin verin hanımefendi.”
Elini öptü.
“Ben Kisaragi. Memnun oldum.”
Irva yüzü kızarmış bir şekilde hafifçe başını eğdi.
Kisaragi, Kozuki’ye döndü:
“Bu şekilde ödeşmiş oluruz, değil mi?”
Kozuki hiçbir şey anlamıyordu. Sadece daha da sinirlenmişti.

Masada altınlar, belgeler, paralar ve yerde parlayan küçük bir flash bellek duruyordu. Miyamoto eğilip aldı:
“Gizli bir odada buldum. Ne olduğunu bilmiyorum.”
Haruki elini başına koyarak iç çekti:
“Abi ben çok sıkıldım. Bana da bir görev verin ya…”
Irva gülümsedi. Flash belleği fırlattı:
“Al, bu da senin görevin.”
Haruki alaycı şekilde ona baktı.
Irva aceleyle seslendi:
“Tak şunu. Ne olduğunu bilmemiz gerek.”
Haruki belleği taktı. Ama ekranda şifre çıktı.
“Şifre var. Maalesef giremiyorum.”
Irva endişeyle sordu:
“Hiç mi yol yok?”
Haruki başını yukarı kaldırarak soğuk bir ifadeyle cevapladı:
“Hiç.”

Kozuki, yavaşça Irva’nın yanına geldi. Sessizce oturdu. Yumuşak bir sesle sordu:
“Söylemek istediğin bir şey var mı, Irva?”
Irva başını eğdi. Parmaklarını oynatıyordu.
“Neden bahsettiğinizi biliyorum. Askerlik dönemimden biriydi. Görevini yapmaya çalışan biriydi. Ama bunu yapması gereken son kişi bendim.”
Sessizlik çöktü. Herkes başını öne eğdi.
Kisaragi yaklaştı. Irva’ya döndü:
“Ne olduğunu bilmiyorum ama yaptığım şeyi hak etmişler.”
Kozuki, Haruki ve Miyamoto aynı anda bağırdılar:
“SEN KARIŞMA!”
Ve gece, sessizce devam etti.

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

0 yanıt
Beğenim
0
Sinir Bozucu
0
Mükemmel
0
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!